Ramazan Bayramı

Ramazan Bayramı

RAMAZAN BAYRAMI

Ramazan kelimesinin Arapça’sı, sözlüklerde “âdet halini alan sevinç ve keder; bira araya toplanma günü” anlamlarıyla karşılanan îd’dir. Bu kelimenin Arapça aslının ise “ıvd” olduğu ve “tekrar dönmek” anlamı taşıdığı bilinmektedir. Dil bilginlerince bu kelime “çünkü o, her yıl yeni bir sevinçle döner” şeklinde yorumlanarak mevsimlerin dönmesine bağlanmaktadır.

İslâm dininde ramazan ve kurban olmak üzere iki bayram vardır. Arapça’da “îdül – Fıtır” (Ramazan Bayramı) ve “Îdü’l-Adha”(Kurban Bayramı) şeklinde adlandırılan her iki bayram da Hicret’in 2. Yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Esasen ramazan orucu ilk defa bu yıl farz kılınmış, bu ayı oruçlu geçiren mü’minler, sonraki ayın  (Şevval’in) ilk üç gününü bayram olarak kutlamışlardır. Bu sebeple de bayrama “Ramazan Bayramı” veya bayramdan önce fitre (fıtır sadakası) verildiği için “Fıtır Bayramı” denilmiştir. Türkiye’de bazı çevrelerde muhtemelen bayramda şeker, lokum ve tatlı ikramı şeklinde öteden beri var olan gelenekten dolayı buna şeker bayramı da denilmektedir. Ancak, Hz. Peygamber (S.A.V)’in uygun olmayan bazı şahıs isimlerini değiştirmesi ve özellikle dinî terim ve kavramların muhafazası konusunda hassasiyet göstermesi, bu şekilde bir adlandırmanın doğru olmayacağını göstermektedir.

Gerek ramazan ve gerekse kurban bayramlarının, islâm toplumlarının eski dönemlerin izlerinden arınması ve müstakil bir kimliğe bürünmesinde de rol oynadığını söylemek gerekir. Nitekim, Medine’ye hicret ettikten sonra, bura sakinlerinin İran’dan alınma Nevruz ve Mihrican bayramlarını kutladıklarını gören Hz. Peygamber (S.A.V) “ Allah sizin için o iki günü, daha hayırlı iki günle, kurban ve ramazan bayramıyla değiştirmiştir.” (Ebu Davud, Salât : 245; Nesei, Salâtü’l – Îdeyn : 1 ; Müsned 3, 103,235,250)

Ramazan ayının bereketi , mağfireti, feyzi, rahmeti sebebiyle yumuşayan kalplerimizin bu inceliğini bayramla pekiştirmek; okunan Kur’anlardan, yapılan dualardan, tutulan oruçlardan, verilen fıtır sadakalarından meydana gelen sevabın gönüllerimizde bıraktığı manevi lezzetle bayrama çıkmak bu melekleşme iklimini devam ettirmek üzere yapacağımız tevbe ve istiğfarlarda cemaat bereketini yakalamak, yardımlaşmayı, dayanışmayı, sevgiyi ilerletmek, dargınlıkları, kırgınlıkları, küslükleri atıp, İslâm’ın eşsiz peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V)’in her müslümana nihai hedef olarak gösterdiği “. . . Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz.” şuuruna ermek, bayramla yaşanacak mutluluklardan bazıları olsa gerek. Esasen, bu iklimi yakalamışsak bayramı hak ettik demektir, değilse, değil . . .

Bayram namazı Hanefilere göre, vâcib; Şâfîîlere göre, sünnet-i ayn (yani, namaz ile mükellef olan  her müslümana sünnet-i müekkede), Mâlikî’lere göre sünnet-i müekkede ve Hanbelîlere göre farz-ı kifâye’dir.

Bayram namazına hazırlanırken yapılması mestahap olan bazı hususları şöylece sıralayabiliriz.

1-Boy abdesti almak, dişleri fırçalamak, en yeni, en temiz elbiselerimizi giymek.

2-(Varsa) Gümüş yüzük takınmak ve sabahleyin erken davranmak, vakit kaybetmeden camilere gitmek.

3-Bayram namazından önce fıtır sadakasını fakirlere vermiş olmak.

4-Mümkünse bayram namazına yaya gitmek, gidiş-dönüş yollarını ayrı tutmak.

5-Bir ya da üç kadar hurma ( veya tatlı bir şey ) yemek.

6-Güzel koku sürünmek.

7-Namazdan sonra musafaha yapmak, kucaklaşmak.

8-(Varsa) dargınları barıştırmak.

9-Yetimleri sevindirmek, fakirleri gözetmek, hastaları ziyaret etmek.

10-Akraba, hısım ve komşuları ziyaret etmek, hediyeleşmek.

11-Kabirleri ziyaret etmek, onlar için duada bulunmak, ölümü düşünmek, ibret almak.

12- Sevinç göstermek, güler yüzlü olmak.

13-Tekbir getirmek. ( Ramazan Bayramında mendub, Kurban Bayramında 23 vakitte vâcib hükmündedir.)

Yüce Rabbim, sağlık ve afiyetle tekrarına eriştirsin.

Birliğe, beraberliğe ve rahmete vesile olması niyâzıyla bayramınızı tebrik ediyorum.



Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Ekle